"Var"lar... "Yok"lar...
- iugurtoprak
- 21 May
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 17 Haz

Ne(ler) yaz(ıl)malı diye düşündüm. Aslında o kadar çok şey var ki… Varlar ve yoklardan bahsedelim bu hafta. Bakmayın varlar dediğime, aslında yok olasılar.
Yoklara Hatay ile başlayalım. Depremin üzerinden neredeyse 7 ay geçti. Hatay’da hala su yok. Bunun için çalışan, işin daha kötüsü sorumluluk hisseden bir devlet kurumu/yetkilisi de yok.
“Gezi İçin Adalet Nöbeti”nin bugün 483. günü. Dile kolay tam 483 gündür Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman, Can Atalay başta olmak üzere birçok dostumuz tutsak. Hukuk yok.
Halkın Vekili Can Atalay seçimin üzerinden 3 aydan fazla süre geçmesine rağmen Mecliste yok.
Üretim yok.
Tarımı, üretimi ve diğer pek çok durumu planlayacak bir Devlet Planlama Teşkilatı yok.
Devletin birçok önemli kurum ve kuruluşları artık var olsa da yok.
Biyolojik çeşitlilik yok.
Yerel tohumlar neredeyse yok.
Aile çiftçiliği yok.
Çiftçiler arasında örgütlenme yok.
Gıda güvenliği de gıda güvencesi de yok.
Yurttaşın alım gücü yok.
Tarım ile gıda/su başta olmak üzere eğitim, sağlık, ulaşım, enerji ve barınma gereksinimlerini karşılayacak kamucu politikalar yok.
Gelir dağılımına dayalı, adil bir vergilendirme sistemi yok.
Parasız, bilimsel, nitelikli, demokratik ve laik eğitim yok.
Hoşgörü yok.
Samimiyet yok.
Liyakat yok.
Devletin kurumlarına/yöneticilerine ve dahası politikacılara güven yok.
Etik değerler, ahlak ve vicdan yok.
Adalet yok.
Özgürlük yok.
Yok olası varlara gelecek olursak…
Açlık var.
Yoksulluk ve sefalet var.
Hemen her gün her şeye zam var.
Gıdalarda taklit & tağşiş var.
İklim değişikliğinin yarattığı kriz var.
Gıda krizi var.
Uzun uzun kuyruklar var.
Gelirin, suyun ve gıdanın adaletsiz bir şekilde dağıtıldığı, hepimizin yoksul, çoğumuzun aç olduğu bir düzen var.
Memleketin her yerinde rant var. Tarım arazilerinin, meraların, zeytinliklerin, ormanların, sulak alanların, su havzalarının, derelerin, kıyıların, doğal ve kültürel varlıkların hatta madenlerin yağmalanması, talan edilmesi var.
Devletin tüm kurum ve kuruluşlarında büyük bir yozlaşma var.
Güvencesiz çalışma, emek sömürüsü var.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği var.
Kadın cinayetleri var.
Çocuk tecavüzleri var.
Doktorlara/gıda kontrol görevlilerine şiddet var.
Emperyalizmin tahakkümü, gericiliğin hurafeleri var.
Baskılar, göz altılar, işkenceler var.
Oluşturulan bu korku imparatorluğuna rağmen elbette tüm bunlara karşı gelen meslek odaları, demokratik kitle örgütleri, sivil toplum kuruluşları, çevre platformları, bazı siyasi partiler ve çokça yurttaşımız da var.
Evet sevgili dostlar!
Yukarıda saydığımızı ve buraya sığdıramadığımız birçok yoku var, varı da yok etmek bizim öz gücümüzde. Birilerinin de gerçeği söylemesi, kral çıplak demesi lazım. O birileri sensin, benim. Bu adaletsiz kalkınmaya son verecek, haramilerin saltanatını yıkıp, üreten, gelişen, hakça bölüşen, insana, çevreye ve doğaya saygılı, emekten, bilimden, özgürlükten yana bir toplumsal düzeni yeniden inşa edecek biziz.
Geçmiş yıllarda okuduğum ve çok beğendiğim ama kime ait olduğunu bir türlü bulamadığım bir şiirin dizeleriyle son verelim yazımıza
.
“Uyandırın çocukları,
Hayalleri lazım bize.
Yıllarını vermişlere haber salın,
Deneyimleri lazım bize.
Gençlere mesaj atın gelsinler,
Umutları lazım bize.
İnananlardan rica edin,
Duaları lazım bize.
Erken yol alanların
Çabaları lazım bize.
Sonunda hepsine istikrar sağlayacak
Akıllar lazım bize.
Uyan arkadaşım,
Çok lazımız birbirimize.”
Haydi yoldaşlar!
Umudu örgütlemeye, mücadeleyi yükseltmeye, dayanışmayı büyütmeye devam…
Dostlukla & Dayanışmayla
21.08.2023 - Yenigün Gazetesi





Yorumlar