top of page

Türkiye’nin İhracattan Dönen Gıda Ürünleri: Sorunlar ve Çözümler

Güncelleme tarihi: 17 Haz


ree

 

 

Merhaba sevgili dostlar;

Bu yazımda son günlerde sıklıkla duyduğumuz bir konu olan ihracattan dönen ürünler ile ilgili konuşalım istedim. Bu konu hakkında yazdığım ikinci yazı olacağı için biraz daha detaya girmek istiyorum.

Bildiğimiz üzere, gıda ihracatı, Türkiye’nin önemli gelir kaynaklarından biri. Ancak zaman zaman ihracattan dönen ürünler hem Türkiye’nin gıda güvenliği karnesini hem de iç pazardaki ürün güvenliğini gündeme getiriyor. Bu ürünlerin reddedilmesinde pestisit kalıntıları, mikotoksin kontaminasyonu ve izlenebilirlik sorunları gibi nedenler öne çıkıyor. Gelin, bu sorunların nedenlerine ve Türkiye’nin bu alandaki durumuna daha yakından bakalım.

Pestisit kalıntıları, özellikle sebze ve meyve ihracatında Türkiye’nin karşılaştığı en büyük problemlerden biri. Avrupa Birliği (AB), gıdalarda pestisit kalıntıları için oldukça katı standartlara sahip. Maksimum Kalıntı Limitleri (MRL) adı verilen bu standartlar, insan sağlığını korumayı hedefliyor. Ancak Türkiye’den gönderilen bazı ürünler bu sınırları aştığı için geri dönüyor. Bu sorunların yalnızca ihracat gelirlerimizi değil, iç Pazar tüketicilerinin sağlığını da etkilediği bir gerçek. En çok reddedilen ürünlere domates, biber, narenciye ve üzüm gibi sebze ve meyveleri örnek verebiliriz. Sorunun kaynağı ise çoğu zaman hasat öncesi bekleme sürelerine uyulmaması, gereksiz veya bilinçsiz kimyasal kullanımının yaygın olması.

Mikotoksinler ise özellikle tahıl, fındık ve kuru meyve gibi ürünlerde ciddi bir sorun. Bu toksik maddeler, küf mantarları tarafından üretiliyor ve yüksek miktarlarda insan sağlığı için tehlikeli olabiliyor. Fındık ihracatında lider bir ülke olan Türkiye, özellikle aflatoksin kontaminasyonu nedeniyle sıkça ihracat sorunları yaşıyor. Modern gıda güvenliği sistemleri, ürünlerin tarladan sofraya kadar izlenmesini zorunlu kılıyor. Ancak Türkiye’de birçok küçük üretici, bu süreçleri tam anlamıyla yerine getiremiyor. Bu da reddedilmelerin başka bir nedeni.

Avrupa Birliği’nin Hızlı Alarm Sistemi (RASFF), gıda ve yem güvenliği ile ilgili risklerin tespiti ve bildirilmesi amacıyla kurulmuş bir platformdur. Türkiye, AB’nin RASFF veritabanında sıkça yer alan ülkeler arasında. Bu sistem sayesinde, AB ülkelerine gönderilen ve standartlara uymayan ürünler hızlı bir şekilde raporlanıyor ve diğer ülkeler de bu konuda uyarılıyor.

RASFF’te Türkiye’nin adı en çok pestisit kalıntıları ve aflatoksin gibi mikotoksin sorunları nedeniyle geçiyor. Bu durum, gıda güvenliği alanında hem üretim aşamasında hem de denetim süreçlerinde daha dikkatli olunması gerektiğini ortaya koyuyor.

İhracattan dönen ürünlerin iç piyasada satılması, tüketicilerin sağlığını ilgilendiren kritik bir konu.

Yasal Durum: Dönen ürünler bizim kriterlerimize de uymuyorsa imha edilmesi gerekiyor. Ancak bu ürünlerin iç pazara yönlendirilmiş olması makul bir şüphe olarak aklımızda kalıyor.

Denetim Eksikliği: İç pazarda denetim mekanizmalarının zayıflığı, bu ürünlerin marketlerde ve Pazar tezgâhlarında yer almasına neden olabiliyor.

Çözüm önerilerine gelecek olursak;

Tarımsal üreticilere pestisit kullanımı konusunda daha fazla eğitim verilmeli.

Hasat öncesi bekleme sürelerinin takibi için denetimler artırılmalı.

Ürünlerin üretim aşamasından satışa kadar takip edilebilmesi için dijital izlenebilirlik sistemleri yaygınlaştırılmalı.

Türkiye’nin laboratuvar kapasitesi artırılarak, daha hızlı ve etkili analizler yapılması sağlanmalı.

İç pazara giren ürünler için de ihracat ürünlerinde olduğu gibi detaylı analizler yapılmalı.

İç piyasaya sunulan standart dışı ürünler için caydırıcı cezalar uygulanmalı.

Denetim eksikliklerinden sorumlu kurumlara karşı daha fazla yaptırım uygulanmalı.

Tüketicilere, güvenilir ürün seçimi ve riskli gıda maddeleri konusunda bilgi verilmesi için kamu spotları ve kampanyalar düzenlenmeli.

Agroekolojik tarım teşvik edilmeli.

Sonuç olarak, ihracattan dönen ürünler Türkiye’nin gıda güvenliği konusunda çözmesi gereken sorunlara işaret ediyor. İhracattan dönen ürünler yalnızca ekonomik bir kayıp değil, aynı zamanda iç pazardaki tüketiciler için bir tehdit oluşturuyor. Gıda güvenliği, yalnızca ihracat için değil, halk sağlığını korumak adına da vazgeçilmez bir öncelik olmalı. Türkiye, tarımsal ihracatta dünya lideri olma hedefine ulaşmak için gıda güvenliği konusunu daha sıkı ele almalı. Daha sıkı denetimler, bilinçlendirme kampanyaları ve sürdürülebilir tarım uygulamaları gerçekleştirilmeli. Özellikle pestisit, mikotoksin ve izlenebilirlik konularında yapılacak düzenlemeler hem ihracat performansını artıracak hem de iç pazardaki güvenlik standartlarını yükseltecektir.


Dostlukla & Dayanışmayla


09.12.2024 - Yenigün Gazetesi 

 

 
 
 

Yorumlar


© 2025 by Turiakopurg

bottom of page