top of page

Türkiye’de Gıda Sistemleri ve AKP Tehditleri

Güncelleme tarihi: 17 Haz


ree

 

Başlığa Gıda Sistemleri ve AKP Tehditleri dedim. Türkiye'nin gıda sistemleri alanında karşı karşıya olduğu zorluklar çok fazla ve bu noktada teşhisi doğru koyabilmek için tespiti de doğru yapmak gerekir. Çünkü bu durumun temelinde siyasi faktörler ve politikalar önemli bir rol oynuyor. Gıda sistemleri, bir ülkenin ekonomik güvenliği ve sosyal istikrarı için hayati önem taşır.

Son yıllarda Türkiye'de gıda sistemleri, tarım ve gıda politikalarındaki belirgin değişiklikler ve bu politikaların gıda güvenliği/güvencesi üzerindeki etkileri, doğal kaynakların yönetimi giderek artan bir endişe kaynağı haline geldi. Bu durumu değerlendirirken, özellikle AKP hükümetlerinin politika ve uygulamalarının etkilerini göz önünde bulundurmak şart. Çünkü AKP hükümetlerinin politikaları bu alanda çeşitli tehditler oluşturdu.

AKP hükümetlerinde tarım politikaları nasıl şekillendi? Tarım arazileri nasıl bir dönüşüm sürecinden geçti ve bu süreç çiftçileri nasıl etkiledi? Sorularının cevaplarını irdeleyelim.

AKP iktidarı döneminde tarım politikaları, büyük ölçüde ticarileşmeye ve büyük şirketlerin kontrolüne dayalı olarak şekillendi. Küçük çiftçilerin desteklenmesi ve kırsal kalkınmanın, yerel üretimin teşviki yerine büyük tarım şirketlerine yönelik teşvikler arttı. Bu durum, küçük üreticilerin piyasada rekabet edememesine ve tarım alanlarının verimliliğinin azalmasına yol açtı. Ayrıca, köyden kente göçü artıran ve tarım arazilerinin parçalanmasına yol açan bir süreci tetikledi. Bu durum da, yerel gıda üretiminin azalmasına ve ülkenin dışa bağımlılığının artmasına yol açtı.

AKP döneminde büyük şehirlerin genişlemesiyle birlikte tarım arazilerinin, meraların, zeytinliklerin, sulak alanların ve su havzalarının ranta ve yapılaşmaya açılması hız kazandı. Özellikle tarımın yapıldığı verimli toprakların imara açılması, tarımsal üretimi ve yerel gıda arzını olumsuz etkiledi. Ayrıca, bu süreç küçük çiftçilerin tarım alanlarını koruma mücadelesinde mülksüzleşme riskini artırdı. Ormansızlaşma ve doğal kaynakların plansızca tüketimi de cabası. Çıkartılan büyükşehir yasası çiftçileri olumsuz etkiledi. Tüm bunlar gelecek nesiller için büyük bir tehdit.

Ormanlar ve su kaynakları demişken, nasıl korunuyorlar peki, yahut korunuyor mu acaba desem daha mı doğru olur?

Orman alanlarının tahribatı, özellikle maden faaliyetleri ve enerji projeleri nedeniyle hız kazandı.

AKP hükümeti, ekonomik büyüme ve enerji bağımsızlığı hedefleri doğrultusunda, özellikle Karadeniz Bölgesi’nde hidroelektrik santralleri ve maden işletmeleri için geniş çaplı projelere yeşil ışık yaktı geçen 22 senede. Bu politikaların ekonomik kalkınma ile doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı arasındaki dengeyi nasıl etkilediği de tartışma konusu olmaya devam ediyor.

Cerattepe, Akbelen, İliç, Kaz Dağları başta olmak üzere maden projeleri doğal yaşam alanlarının tahrip edilmesine ve halkın çevre sağlığı sorunlarıyla karşı karşıya kalmasına yol açtı. Ayrıca, enerji üretimi amacıyla açılan kömür madenlerinin çevresel etkileri, özellikle su kaynaklarının kirlenmesi ve tarım alanlarının, zeytinliklerin zarar görmesi gibi sonuçlar doğurdu. Bu da bir başka ciddi bir endişe kaynağı. Unutulmamalıdır ki temiz ve sağlıklı bir çevre sağlamadan güvenli gıda üretmek pek mümkün değil.

AKP hükümetleri su kaynaklarının etkin yönetimi ve korunması konusunda yeterli politika ve uygulamalar geliştirmedi. Tarım için hayati önem taşıyan sulama sistemlerinin modernizasyonu ve suyun sürdürülebilir kullanımı konularında da sınıfta kaldı.

Gıda sistemleri üzerindeki baskıları ve tehditleri sadece ekonomik bir mesele olarak değil, aynı zamanda toplumsal ve çevresel bir adalet meselesi olarak da ele almak gerekir. Çünkü, gıda güvenliği/güvencesi, açlık, yokluk ve yoksulluk gibi kavramlar artık sadece istatistiklerde değil, sokaklarda ve sofralarda somut birer gerçeklik olarak karşımıza çıkıyor. Giderek de derinleşiyor. AKP iktidarının ekonomik politikalarının ve gelir dağılımındaki adaletsizliklerinin sonucu halkın temel gıda ihtiyaçlarını nasıl karşıla(yama)dığı ve bu durumun gıda güvenliğini nasıl etkilediği bir başka önemli tartışma konusu. Ayrıca, hepimizin bildiği üzere gıda güvenliği konusunda AKP döneminde bir çok skandal yaşandı ve bunun büyük çoğunluğunu ne yazık ki sosyal medyadan öğrendik. Gıda denetim mekanizmasının etkinliği de apayrı bir tartışma konusu olarak karşımıza çıktı.

Türkiye’de son yıllarda yaşanan ekonomik krizler ve enflasyon artışı, gıda fiyatlarını olumsuz etkileyerek özellikle düşük gelirli ailelerin gıda güvencesini de tehdit ediyor. Özellikle son 2 yılda temel gıda maddelerindeki neredeyse 4 katlık fiyat artışları, birçok ailenin temel gıda ihtiyaçlarını karşılamasını zorlaştırdı. Bu durum, özellikle şehirlerde yoksul mahallelerde yaşayan insanların gıda erişimi sorununu derinleştirdi. İşin vahimi bu durumdan en çok da çocuklar ve anne adayları etkilendi.  Yurttaş temel ihtiyaç hakkının öznesi olmak yerine, sosyal yardımların nesnesi konumuna geldi. Yani, gıda güvenliği ve güvencesi bu politikaların bir sonucu olarak ciddi tehdit altında.

Toparlayacak olursak dostlar,

AKP hükümetleri döneminde Türkiye’nin gıda sistemleri üzerinde çeşitli tehditler oluştu ve bu tehditler ülkenin gıda güvenliği ve güvencesi açısından zayıflamasına neden oldu. Şüphesiz ki, Türkiye’de de gıda sistemlerinin geleceği, politika yapıcıların ve toplumun tarım ve gıda politikalarına nasıl yaklaştıklarına bağlı. Türkiye’nin karşı karşıya olduğu zorluklarla başa çıkabilmesi için gıda egemenliğine dayalı, kamucu gıda ve tarım politikalarının hayata geçirilmesi elzem. Tarımın çeşitlendirilmesi, küçük çiftçilere destek verilmesi, ormansızlaşmanın önlenmesi ve doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımının sağlanması için etkin politika ve uygulamaların hayata geçirilmesi kaçınılmaz. Agroekolojik tarımın teşvik edilmesi ve yerel tohum çeşitliliğinin korunması, tarımsal üretimin çeşitlenmesine ve dayanıklılığının artmasına yardımcı olabilir.  Ormansızlaşmanın önlenmesi için doğal yaşam alanlarının korunması ve enerji üretimi için alternatif yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması önemli. Sadece bugünü değil, gelecek kuşakların da sağlıklı ve güvenli bir ortamda yaşayabilmesi için bu adımlar ivedilikle atılmalı. Ancak, bu adımların atılabilmesi için siyasi irade ve toplumsal bilinçlendirme önemli bir ön şart.

Biyolojik çeşitliliğin arttırıldığı, yerel tohumların kullanıldığı, aile çiftçiliği ve kooperatifçiliğin desteklendiği, gıda egemenliği ilkelerine dayalı, kamucu bir tarım ve gıda politikasının hakim kılındığı günlere erişebilmek umuduyla.


Dostlukla & Dayanışmayla


22.07.2024 - Yenigün Gazetesi

 
 
 

Yorumlar


© 2025 by Turiakopurg

bottom of page