top of page

Temel Bir Canlı Hakkı: Su

Güncelleme tarihi: 17 Haz

ree

 

Sevgili dostlar;

22 Mart Dünya Su Günü yaklaşırken bu hafta su üzerine düşünelim istedim. Bütün canlılar için en temel yaşam hakkı olan temiz ve güvenli suya erişimden bahsedelim.

Birleşmiş Milletler raporlarına göre; 2050 yılı başlarında dünya nüfusunun 9 milyara ulaşacağı, en kötü senaryoya göre 60 ülkede 7 milyar insanın su kıtlığından etkileneceği, en iyi senaryoya göre bu sayının 48 ülkede 2 milyara düşürülebileceği öngörülüyor. Lakin bu öngörülere rağmen özellikle ülkemizde HES‘ler ile sular özelleştiriliyor, tek bir dere üzerinde birçok HES yapılıyor, orada yaşayan diğer canlıların sudan yararlanma koşulları kısıtlanıyor, suyun öz niteliği değişiyor, içerisinde yararlı organizmalar bulunan, tarıma veya içme amacıyla kullanıma uygun olan “su varlıkları” giderek yok oluyor. Akarsularımızın HES şirketlerine verilerek özelleştirilmesine, akarsu havzalarında işletilen madenler ve sanayi tesislerinin, tarım ilaçlarının bilinçsiz kullanımının su kaynaklarımızı kirleterek tahrip etmesine izin verilmemeli, bu yönde hızla önlemler alınmalı. Erzincan İliç Çöpler Altın Madeninde yaşananlar hepimizin malumu. Bu arada sadece içtiğimiz suyun değil kullanma sularının da (evsel, tarımsal) sağlık kriterlerine uygun olması, suların temas ettiği malzemelerin (evsel depolar, taşıma boruları, tüketiciye sunulan ambalajlar, vb.) gıda ile temasa uygun ve temiz olması gerekiyor. Çünkü su, gıda güvenliğinin ve gıda güvencesinin olmazsa olmaz koşullarından en önemlisi. Yeterli ve güvenli suyun olmadığı koşullarda tarımsal üretimin yeterliliğinden, gıda güvencesi ve güvenliğinden söz edemeyiz.

“Erişilebilirlik” kavramına değinecek olursak; su kaynağını güvenli bir mesafede oluşturmak, kullanılan su için ödenebilir hesap pusulası çıkarmak, yaş, cinsiyet, sağlık (fizikî ya da ruhsal sağlık), cinsel eğilim, medeni, siyasal ya da başkaca yönelimleri gerekçesiyle ayırım gözetmeksizin, yani eşit biçimde sağlanması gerektiği olarak düşünülmekte. Bu hak, ayrıca suya ilişkin bilginin kamuoyuyla paylaşılmasını da gerektirir. Bu bağlamda su hakkı salt kişisel bir hak değil, toplumun tamamının yararlanacağı bir hak ve özgürlük niteliğinde.

Kentlerde belediyeler tarafından sağlanan şebeke suyu ülkemizde her zaman ücretli oldu ve toplum buna öylesine alıştırıldı ki aksi hiç düşünülmedi bile. Oysa, su bir hak. Musluktan su içme fikri 2000’lerden bu yana bize çok uzak geliyor. Herkes sanki başından itibaren tek çözüm ambalajlı suymuş gibi içme suyu ihtiyacını oradan karşılıyor ama musluk suyunu içebilmeliyiz. Bunu talep etmeliyiz. Çünkü ülkemizde var olan kurallara göre; musluklarımızdan akan suyun da içilebilir nitelikte olması gerekiyor. Bu noktada sürekli ve sağlıklı bilgi aktarımının sağlanması son derece önemli. Aslında bu bir süreç. 90’lardan itibaren bir algı oluştu. Belediye tarafından sağlanan şebeke suyuna güvensizlik nedeniyle tüketiciler daha fazla ücret ödemeyi göze alarak damacana veya pet şişelerde su tüketimine ya da su arıtma cihazlarına yönlendirilerek farklı şekillerde hala yanıltılmakta. Musluktan su içemememizin en temel, en belirleyici nedeni su hizmetlerinin uzun zamandır kamusal hizmet alanı içinde görülmemesi ve su altyapı hizmetleri için gerekli yatırımın yapılmaması. Bu algıyı döndürmek için tüm altyapı sistemlerinin evlerimize gelen şebeke suyunu taşıyan borular dahil sağlıklı bir yapıya kavuşturulması lazım. 90’larda satışına izin verilen damacana suların ve su kaynaklarının denetimlerinde yetersizlikler olduğu, bu sektörde de kayıt dışının önemli bir sorun alanı olduğu biliniyor. Güvenli su tüketimi ile ilgili olarak başta Sağlık Bakanlığı ve Belediyelerin yüklendikleri sorumluluğun bilinci ile davranmaları gerekiyor. 

Suyu ticari bir meta haline getirip para ile alınır satılır yapmak insanlık değerlerine aykırı. Kamu yöneticileri halkın güvenli suya ulaşmasını sağlamakla yükümlü. Tüm devletler, yerel yönetimler, bireylerin temel ihtiyacını (her bireyin içmek, kişisel temizliğini yapmak, giyim eşyalarını yıkamak, yemek yapmak ve ev içi hijyen koşullarını sağlamak gibi kişisel ve evsel kullanımı bakımından yeterli ve sürekli suya erişimi) karşılayacak miktarda temiz suyu yurttaşına ücretsiz ulaştırmalı. Bu konuda ülkemizde olumlu bir örnek yaşandı. Dikili Belediye Meclisi 2004 yılında “ayda 10 tona kadar su tüketiminden para alınmaması, belediye çalışanlarına yüzde 50 oranında indirimli su tarifesi uygulanması ve geciken su borçlarının gecikme zamlarının affedilmesi” kararını alarak uygulamaya koydu. Dikili Belediyesi uygulamayı başlattığı ilk yılarda, aylık su tüketimi 10 m3’ün altında olan hanelerden su bedeli almamış, bu miktarı aşanlardan ise toplam su tüketimi üzerinden normal su bedeli tahsil etti. Dikili Belediyesi temiz içme suyuna erişimi temel bir insan hakkı olarak gördü. Ancak, Belediyenin su politikası, uygulanma aşamasında, politikasının sonlandırılmasını amaçlayan çok büyük engellerle karşılaştı. Konuyla ilgili açılan davada verilen kararla; suyun insan hakkı olduğu, ticarileştirilemeyeceği mahkeme kararıyla da tescillendi. Buradan Sevgili Başkan Osman Özgüven’e de bir selam gönderelim. Lakin artık böyle bir engel de yok. Belediyelerin yetkili karar organlarının aldığı karar ile hane başı aylık toplam kullanımın beşte birini aşmayacak şekilde bir üst sınır koymak suretiyle "insani su hakkı" kapsamında ücretsiz veya indirimli su tarifesi belirleyebilmesine ilişkin Cumhurbaşkanı kararı, 16.12.2001 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlandı.

Su hakkı uluslararası alanda ilk olarak 1977 yılında Birleşmiş Milletler Su Konferansı Mar Del Plata deklarasyonu ile kabul edildi. 2006 yılında Meksika’da yapılan 4. Dünya Su Forumu’nda dönemin Dünya Su Konseyi Başkanı Mr. Loïc Fauchon “Su hakkı insan onurunun ayrılmaz bir parçasıdır. Gelin bunu her devletin anayasasına yazalım, gelin bunu merkezi hükümet ve belediye binalarının ön yüzüne işleyelim ve gelin bunu her okulda, çocuklarımızın defterlerine yazalım.” der. Katılmamak ne mümkün değil mi? Peki ya uygulaması? Hava gibi yaşamsal önemi olan sudan kar edilmesi anlaşılabilir ve adil değil. Yeni serbest piyasa eğilimin bir aktörü olan özelleştirmeye, su ticarileştirilerek alet edilemez. İnsan yaşamı ve onuru serbest piyasa koşullarına terk edilemez.

Artık Dünya Gıda Günlerinde dünyadaki bir milyar aç insandan, Dünya Su Günlerinde güvenli suya ulaşamayan insanlardan söz etmek istemiyoruz. Su konusunda tüm felaket senaryolarını durdurmaya yönelik politikaların geliştirildiği, herkesin güvenli ve temiz suya ulaşabileceği Dünya Su Günlerini kutlamak dileğiyle...


Dostlukla & Dayanışmayla


18.03.2024 - Yenigün Gazetesi

 
 
 

Yorumlar


© 2025 by Turiakopurg

bottom of page