Tarım ve Orman Bakanlığı 2025 Bütçe Görüşmeleri
- iugurtoprak
- 21 May
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 17 Haz

Bildiğiniz üzere dostlar geçtiğimiz hafta TBMM’de bütçe görüşmeleri vardı. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 2025 yılı bütçe görüşmeleri de Türkiye tarımının mevcut durumu ve geleceği hakkında önemli ipuçları sunuyor. Bakan İbrahim Yumaklı, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaptığı sunumda, tarımsal destekleme modelinin sadeleştirildiğini ve etkin hale getirildiğini vurguladı. “Yeni model kapsamında, mazot maliyetinin ortalama %50’si, gübre maliyetinin ise %25’i üreticilere temel destek olarak verilecek. Ayrıca, planlama kapsamında belirlenmiş ürünleri üreten çiftçilere mazot maliyetinin tamamı ve gübre maliyetinin yarısı ödenecek.” dedi.
Bu açıklamayla tarım sektörüne yönelik destekler artırılmış gibi gözükse de, sahadaki gerçekler ve çiftçilerin yaşadığı zorluklar, bu desteklerin yeterliliği konusunda soru işaretleri devam ediyor.. 2024 yılının çiftçiler için son 22 yılın en zor yılı oldu. Artan girdi maliyetleri, ithalata dayalı politikalar, azalan üretim ve yükselen fiyatlar çiftçileri çaresiz bırakmıştı. Bakanlık tarımsal hasılat artışını överken, gıda fiyatlarındaki fahiş yükselişi, mazot, gübre ve tarım zehri fiyatlarındaki astronomik artışlarını görmezden geldi.
2002 yılında tarıma yapılan destek miktarı 1,87 milyar TL iken, 2020 yılında bu rakam 21,97 milyar TL’ye yükselmiş. Nominal olarak yaklaşık 11 kat artan bu desteklerin reel olarak yaklaşık 3 kat arttığı gözleniyor. Ancak, bu artışların çiftçilerin reel gelirlerine ve üretim kapasitesine yansıması da tartışılan bir gerçek. Destekleri sadece mali olarak görmemek, eğitim başta olmak çeşitli önemli destekler de mutlaka uygulanması gerekli. Yapılan malı desteklerin de ihtiyaç duyulan zamanlarda yapılması da bir başka önemli nokta tabii ki.
Tarımın, sadece ekonomik değil, aynı zamanda stratejik bir öneme sahip olduğunu unutmamız gerekiyor. Gıda güvenliği, kırsal kalkınma ve istihdam açısından kritik bir rol oynayan tarım, siyasete alet edilmeyecek kadar önemlidir. Bu nedenle, tarım politikalarının kısa vadeli siyasi hedeflerden ziyade, uzun vadeli stratejik planlamalarla şekillendirilmesi gerekir.
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 2025 bütçesi ve mevcut politikaları ile tarım sektörünün sorunlarını çözmek için adımlar atıldığı söylense de, sahadaki gerçekler ve çiftçilerin yaşadığı zorluklar dikkate alındığında, bu politikaların etkinliği ve yeterliliği konusunda daha derinlemesine analizler yapılması gerektiği gerçeği ortada duruyor. Tarımın stratejik önemi göz önüne alındığında, politikaların daha kapsayıcı, sürdürülebilir ve çiftçi odaklı olması elzem.
Denetimler noktasına gelecek olursak, Tarım ve Orman Bakanlığı gıda denetimleri, tüketicilerin sağlıklı ve güvenli gıdaya erişimini sağlamada tek yetkili merci. Ancak mevcut uygulamalar, hem etkinlik hem de kapsam açısından sorgulanmaya açık. Bakanlık her yıl yüzbinlerce denetim gerçekleştirdiğini açıklasa da bu sayı, ülke genelindeki işletme yoğunluğunu ve çeşitliliğini göz önüne aldığımızda yeterli değil.
2023 yılı verilerine göre, yaklaşık 730 bin gıda işletmesi yine yaklaşık 1,3 milyon kez denetlenmiş. Bu da işletme başına iki denetimin bile yapılmadığını gösteriyor. Oysa yılda 3 hatta 4 kez denetlenmesi gereken işletmeler var. Sosyal medyada iddialar & gerçekler diye bir görsel paylaşıp gıda güvenliğini sağlıyoruz demekle halk sağlığı korunmuyor maalesef. Daha da önemlisi, tespit edilen ihlallerin ciddi bir kısmı ya yeterli yaptırımla sonuçlanmıyor. Denetimde yeni dönem diyerek taklit ve tağşiş yapan firmalar her gün açıklanacak dense de yine uzun sayılabilecek boşluklar verildiğini gözlemleyebiliyoruz. Bazı işletmelerin halk sağlığını hiçe sayarak haksız kazanç sağlamaya devam etmesi, bu listelere adeta abone olması ve bu işletmelere bir yaptırımın olmadığını, dolayısıyla yapılan denetimlerin etkin olmadığını gözler önüne seriyor.
Denetimlerin büyük ölçüde eksik kalmasının bir diğer sebebi, Tarım ve Orman Bakanlığı’nda yeterli sayıda başta gıda mühendisi olmak üzere, ziraat mühendisi, su ürünleri mühendisi ve veteriner hekimin istihdam edilmemesi. Mevcut personel sayısı, kapsamlı denetimlerin yapılmasına olanak tanımıyor. Gıda kontrol görevlisi arkadaşlarımızın üzerindeki iş yükü çok fazla. Darba varan durumlarla karşı karşıya kalıyorlar. Sayılarının artırılmasının yanında özlük haklarında da düzenleme mutlaka ivedi bir şekilde yapılmalı.
Denetim sayısının artırılması, özellikle riskli gıda gruplarında daha sıkı kontroller yapılması şart. Bu, hem halk sağlığını koruyacak hem de sektördeki kayıt dışılığın önüne geçecek.
Taklit ve tağşişte tekrar eden ihlallere karşı daha ağır yaptırımlar uygulanmalı. Bununla ilgili bir yönetmelik çıkartıldı lakin uygulanması konusunda şüpheler mevcut.
Denetim sonuçlarının daha şeffaf şekilde paylaşılması, tüketicilerin güvenini artıracaktır. Bunun yanında, vatandaşların gıda güvenliği ihlallerini bildirebileceği sistemler daha aktif kullanılabilir. Bakanlık gerekli düzenlemeleri yaparak taklit ve tağşiş için yapmış olduğu uygulamayı meyve ve sebzeler için de yapmalı, pestisit, aflatoksin ve mikrobiyal yük sınır değerlerini aşan ürünleri üreten firma ve kişileri de ifşa etmeli.
Hem üretici hem de tüketicilere yönelik gıda güvenliği eğitimleri yaygınlaştırılmalıdır. Özellikle üreticilere, yasal yükümlülükleri ve iyi üretim uygulamaları hakkında düzenli bilgilendirmeler yapılmalı.
Gıda denetimleri, yalnızca halk sağlığını koruma aracı değil, aynı zamanda güvenilir bir gıda tedarik zincirinin kurulmasının temel taşlarından biridir. Tarım ve Orman Bakanlığı bütçelerinde bu alana ayrılan payın artırılması, denetim ekibinin genişletilmesi ve daha sıkı yaptırımlar uygulanması, tüketicilerin güvenli gıdaya ulaşmasını sağlayacaktır. Bu konuda, sektör paydaşları ve tüketiciler arasında daha güçlü bir iş birliği tesis edilmeli.
Sonuç olarak, hazırlanan bütçeler halk için, halk yararına olmalı. Bilinmeli ki , bizim söyleme değil, acilen eyleme ihtiyacımız var. Sayın Bakan sosyal medyada görsel paylaşıp Toprak Günü kutlu olsun demek yerine tarım arazilerimizin, meralarımızın, zeytinliklerimizin, ormanlarımızın, sulak alanlarımızın ve su havzalarımızın ranta peşkeş çekilmesinin karşısında durmalı. Çünkü söylemler eylem gerektirir.
Dostlukla & Dayanışmayla
30.12.2024 - Yenigün Gazetesi





Yorumlar