Neyi Yazayım? Hangisinden Başlayayım?
- iugurtoprak
- 14 Tem
- 3 dakikada okunur

Bu köşedeki "Neyi konuşalım? Nereden başlayalım?" başlıklı 4. yazım "Kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir dönemi yaşıyoruz uzun zamandır." ile başlıyordu. O yazının üzerinden yaklaşık 2.5 sene geçti sevgili dostlar. "Peki ne değişti?" dediğinizi duyuyorum. Haklısınız bir değişiklik yok ne yazık ki. Kelimeleri kifayetsiz bırakan dönem çeyrek asra ulaştı. Kalemi elime aldığımda, Neyi yazayım? Hangisinden başlayayım? dedim.
Malum ülke yangın yerine döndü. Bu cümleyi genelde mecazen kullanırdık. Son günlerde aslında son yıllarda sıkça gerçeğini de yaşar olduk. Tüm yurtta orman yangınlarının önünü alamıyoruz. İtibar uçakları o kadar çok ki yangın söndürme uçağı almaya vakit aman nakit yetmiyor bir türlü. Ne yani itibardan tasarruf mu edelim? Yangındır bu takdiri ilahi diyeceğim ama biz yine de sınırlarını kendimiz çizelim yanacak yerlerin diyenler var. Eminim çıkıp “yanan yerler kesinlikle imara açılmayacak” deyip eski turizm projesini hortlatmaya çalışanlar da çıkacak ve biz yine muhalif duruş sergileyeceğiz. Kamu yararı için, ekoloji için, yurttaş için. Bu arada Bakan Kurum'un 21 Mayıs'ta verdiği 2B Müjdesi de aklımızın bir yerinde duradursun. Yangınlar için İzmir Valisi "elektrik hatlarından" derken GDZ Elektrik "somut bulgu yok" diyor. Kim haklı mevzuna girmeyeceğim. Devlet bunu en hızlı şekilde söndürmekle mükellef. Devlet onu mu üretir? Devlet bunu mu yapar? diye diye ülkedeki her şeyi babalar gibi satıp, özelleştirirseniz, üstüne bir de denetim mekanizmanız olmazsa kaçınılmaz sonuç elbette bu olacaktır. Lakin yine bizleriz sokakta yangını söndürmek için, doğa için, tüm canlılar için.
Ülke cayır cayır yanarken bir tarafta algı operasyonu devam ediyor. Tutsak evlerinde bulunan cumhurbaşkanı adaylarının, milletvekillerinin, genel başkanların, belediye başkanlarının, bürokratların yanına eski belediye başkanları, bürokratlar, gazeteciler, yeni yeni belediye başkanları ekleniyor. Elbette hepsi muhalefet belediyelerinden, muhalif gazetecilerden ve muhalif kişilerden. Yani seçimle alınamayanlar bu şekilde alınmaya çalışılıyor. Yurttaşa açıkça “senin kimi seçtiğin önemli değil, ben bir yolunu bulur, kimi istersem ona yönettiririm” deniyor. Biz yine muhalif duruş sergileme devam ediyoruz, edeceğiz. Hak için, hukuk için, adalet için.
32 sene evvel 2 Temmuz'da Madımak'ta "canlar, sazlar, kan oldular" bugün hala yakılan her kibritte içimiz sızlıyor, yanıyoruz. Yakanları da, AKlayanları da unutmadık. Avukatlarını da unutmadık. Hepsi ya belediye başkanı oldu ya da milletvekili. Bugün, 1 Temmuz'da bir benzerini bir karikatür çizimi ile yaşadık. Yüzlerce kişi suç işleyerek şeriat isteyen sloganlar attı. Kolluk kuvvetlerini hiç bu kadar nazik görmemiştik. Oysa, yasal haklarını isteyen herkes çeşitli eylemlerde biber gazı, plastik mermi ve cop ile işkence uygulanarak ters kelepçe ile gözaltına alınıyor.
Ülke yanarken cayır cayır “İklim Kanunu” sessiz sedasız meclisten geçirildi. Ağır metal ve radyoaktif madde dolu İngiliz donanma gemisi Aliağa'ya söküme geldi. Eski bir depolama gemisinin yine Aliağa'da yanmasına göz yumuldu. Biz orada da muhalif duruş sergiliyoruz. Tarım için, çevre için, işçi ve halk sağlığı için.
Muhtemelen haftaya da tüm ülkeyi ocak işletmesine çevirecek Süper İzin Yasası meclise yine gelecek. Evet doğru bildiniz biz muhalefet etmeye devam edeceğiz. Zeytin için, mera için, yaşam için.
Ve yine bilmelisiniz ki ey iktidar sahipleri Türkiye, bir avuç muktedirin değil, 86 milyonun vatanıdır. Biz bu kara düzeninize karşı çıkıp, emeğin, eşitliğin, özgürlüğün, demokrasinin, barışın, laikliğin hâkim olduğu, işsizliğin olmadığı, insanların aç yatmadığı, çocukların çalıştırılmadığı, kadına şiddetin son bulduğu, toplumsal cinsiyet eşitliğinim sağlandığı bir ülke isteğimizi savunacağız. Sonucu ne olursa olsun, düşünmeye, üretmeye, doğru bildiklerimizi yüksek sesle ve inatla söylemeye, hırsızlıklarınızı, arsızlıklarınızı, hukuksuzluklarınızı yüzünüze vurmaya devam edeceğiz. Yarattığınız korku imparatorluğunu yıkacağız. Algı operasyonuna son verip, siz adaletsiz kalkınanlardan tek tek hesap soracağız.
Faşizme karşı safları sıklaştırmamız gereken günleri yaşarken son söz Deniz Gezmiş’ten gelsin.
“Talan ettiğiniz bu vatan esaretinizden mutlaka kurtulacaktır.”
Dostlukla & Dayanışmayla
07.07.2025 - Yenigün Gazetesi





Yorumlar