top of page

Hala tepki vermeyenler Artık Uyanın da Gün Aysın!

Güncelleme tarihi: 17 Haz


ree

 

Hepimizin malumu olduğu üzere ülke olarak bir kez daha karanlık bir dönemden geçiyoruz Sevgili Dostlar.

19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının hukuksuz bir şekilde iptal edilmesiyle başlayan süreç, adeta bir domino etkisiyle demokrasinin tüm unsurlarını hedef alan bir cadı avına dönüştü. Bu iktidar İmamoğlu’nun çalışma arkadaşlarıyla birlikte tutuklanmasına tepki veren gazetecileri, siyasileri, öğrencileri, öğretmenleri, sanatçıları, mühendis, mimar, şehir plancılarını, doktorları, avukatları, tüm bu olanlara tepki gösteren, sosyal medyada boykot paylaşımı yapan yurttaşları susturmak, sindirmek için kolluk kuvvetlerini kullanarak gözaltına aldı. Yargıyı siyasileştirerek tutukladı. Gözaltı ve tutuklamalar hala devam ediyor. Son bir ay içinde yaşadıklarımız, bu topraklarda özgürlüğün, adaletin, tüm anayasal hakların nasıl bir tehdit altında olduğunu gözler önüne seriyor. Selahattin Demirtaş, Selçuk Kozağaçlı, Osman Kavala, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Ercüment Akdeniz gibi isimler, hala cezaevlerinde tutulan avukatlar, milletvekilleri, genel başkanlar ve gazeteciler, bu rejimin baskıcı yüzünü ifşa eden birer ayna gibi adeta. Gazetelere ve televizyonlara uygulanan sansür, gençlere ve öğrencilere getirilen siyasi yasaklar ise bu karanlığın tamamlayıcısı. Peki, bu tablo karşısında hala sessiz kalanlara ne demeli? Uyanın da gün aysın!

AKP iktidarı, 25 yıla yakın süredir ülkeyi tek adam sistemiyle yönetiyor. Bu sistem, halkın iradesini hiçe sayarak, yargıyı bir sopa, medyayı bir propaganda aracı, kolluk kuvvetlerini ise bir baskı mekanizması olarak kullanıyor. Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptali, hukukun değil, siyasi intikamın bir ürünü. Usulsüzlük iddialarıyla başlayan bu süreç, İstanbul Üniversitesi’nin yetkisiz bir kararla diplomasını iptal etmesi ve ardından gelen göz altılarla, açıkça bir sindirme operasyonuna dönüştü. Peki amaç ne mi? Halkın seçtiği bir lideri, potansiyel bir cumhurbaşkanı adayını saf dışı bırakmak. Bu, sadece İmamoğlu’na değil, 86 milyona vurulan bir darbe.

Bu faşist düzen uygulamaları elbet sadece İmamoğlu’yla sınırlı değil. Selahattin Demirtaş, milyonların oyunu almış bir lider olarak yıllardır tutsak; Selçuk Kozağaçlı, adalet için mücadele eden bir avukat olarak zincire vuruldu; Can Atalay, halkın vekili seçilmişken cezaevinde tutuluyor; Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Osman Kavala Gezi’nin onurlu direnişinin sembollerinden biri olarak özgürlüğünden mahrum. Gezi tutsakları bu ülkenin vicdanını temsil ederken, haksız yere demir parmaklıklar ardında kaldılar.  Hala tutsak olan dostlarımız için tuttuğumuz Gezi İçin Adalet Nöbetinin bugün 1085. Günü. Rant ve talan politikaları yerine toplum yararını önceleyen, kentleri, doğayı ve yaşamı savunan, mesleki ve teknik bilgilerini etik ilkeleri gözeterek kullanan 6 Şehir Plancısı dostumuz bugün Silivri’de. Neden? Bir avuç çetenin rant hırsına karşı kamu yararını, kent hakkını, doğa hakkını, yurttaş hakkını savundukları için.

Boykot çağrılarıyla haklarını savunanlar gözaltına alınıyor, öğrenciler ve gençler ise siyasi yasaklarla susturulmaya çalışılıyor. Üniversitelerde fikirlerini ifade eden gençler, siyaset yapma hakkından men ediliyor; protestolara katılanlar disiplin cezalarıyla, gözaltılarla, hatta hapisle cezalandırılıyor. Keza akademisyenler de.

Gazeteciler kalemlerinden, öğrenciler fikirlerinden, yurttaşlar ise haklı tepkilerinden dolayı susturulmak, sindirilmek isteniyor. Üstüne bir de gazetelere ve televizyonlara uygulanan sansür eklenince, gerçekler halktan gizleniyor. Televizyon kanalları karartılıyor, gazeteler baskı altına alınıyor. Bunlar tesadüf değil sevgili dostlar, yıllardır süre gelen sistematik bir yok etme politikası.

Tek adam sistemi, Türkiye’yi bir korku imparatorluğuna çevirmek istiyor. Sandıkla gelenin sandıkla gitmesi gerektiği ilkesi, yerini yargı eliyle tasfiyelere bıraktı. AKP, kaybettiği her seçimi bir kumpasla, kayyımla geri almaya, her yükselen sesi ise bir baskıyla gömmeye çalışıyor. İmamoğlu’nun İstanbul’da iki kez kazandığı zafer, Erdoğan’ın kâbusu oldu. Şimdi bu kâbusu bastırmak için ne hukuk tanınıyor ne de vicdan. “Kent uzlaşısı” gibi kavramlar bahane edilerek terör suçlamalarıyla insanlar susturuluyor, boykot edenler fişleniyor, siyasi yasaklarla gençlerin gelecekleri karartılıyor. Ama asıl terörü bu rejim halkın iradesine, özgür basına ve yarınlarımıza karşı uyguluyor.

Siz, tüm bunları gören, bilen ve hala tepki vermeyenler! Bu zulüm karşısında susanlar, başını kuma gömenler, “bana dokunmaz” diye düşünenler! Her sustuğunuzda, bu düzenin çarkları biraz daha hızlanıyor. Her sessiz kaldığınızda, bir başka özgürlük zincire vuruluyor, bir başka gazete kapatılıyor, bir başka ekran karartılıyor, bir başka boykotçu gözaltına alınıyor, bir başka gencin umudu çalınıyor. Çember giderek daralıyor. Faşizmin dozu giderek artıyor. Uyanın da gün aysın! Bu karanlık, ancak hep birlikte ayağa kalkarsak dağılır. Dağlarda, sokakta, fabrikada, tarlada, mahkemede, sandıkta kısacası bugün ortak müşterekte buluşup safları sıklaştırmaz, her yerde birleşerek birlikte direnmezsek, yarın çok geç olabilir.

Bu iktidar bilmelidir ki Türkiye, bir avuç muktedirin değil, 86 milyonun vatanıdır. İmamoğlu’na, Demirtaş’a, Kavala’ya, Kozağaçlı’ya, Atalay’a, Kahraman’a, Akdeniz’e, Gezi tutsaklarına, boykot sebebiyle gözaltına alınanlara, siyasi yasaklarla susturulmak istenen gençlere, gazetecilere, doktorlara, avukatlara, mühendislere, mimarlara, şehir plancılarına, yazarlara, çizerlere, sanatçılara, emekliye ve emekçiye yapılan bu zulüm, hepimize yapılmıştır. Sansür, hepimizin sesini kesmek içindir. Adaletin, demokrasinin, özgürlüğün yeniden yeşermesi için şimdi birlikte ses çıkarma zamanı. Faşizme karşı omuz omuza durmazsak, bu tek adam düzeni hepimizi yutacak. Farkına varın. Uyanın Artık. Uyanın da gün aysın. Bu karanlık sonsuza dek dağılsın.

Sözlerimi naçizane bana ait bir şiirin birkaç dizesi ile bitiriyorum


“Unutma ki yavrum

Sadece direnenler kazanacak

Bugünden yarına koskoca bir umut kalacak

 

Al hadi e(k)meği koy sepete

Başla umudu örgütlemeye

Mücadeleyi yükseltmeye

 

Bilmelisin ki yavrum

Direniş sende başlar

Direniş seninle başlar.”

 

Biliyoruz ve inanıyoruz ki;

Saray yıkılacak.

Saltanat çökecek.

Korku imparatorluğu son bulacak.

Haramiler gidecek.

Çeteler kaybedecek.

Biz kazanacağız. Halk kazanacak.

 

O gün gelinceye dek


Dostlukla & Dayanışmayla


14.04.2025 - Yenigün Gazetesi 

 

 

 

 
 
 

Yorumlar


© 2025 by Turiakopurg

bottom of page