Gezi ve Tutsakları Onurumuzdur!
- iugurtoprak
- 21 May
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 17 Haz

Bu yazıda Gezi İçin Adalet Nöbetlerinden bahsedeceğim sevgili dostlar;
1000 gündür süren inattan, kararlılıktan, dayanışmadan, kaybettiklerimizden, tutsak dostlarımızdan ve umutlardan…
Gezi Direnişi, bir parkta filizlenen umutların, tüm ülkeye yayılan bir dayanışma çığlığına dönüştüğü o unutulmaz günlerle hatırlanır. Gezi, toplumsal hafızamızda yer eden, hak, özgürlük ve dayanışma mücadelesinin sembolüdür. Gezi, genç, yaşlı, işçi, emekli, öğrenci demeden; Cumhuriyetin 100 yıldır biriktirdiği tüm ilerici değerleri benimseyen; eşit, laik, bağımsız, adil bir ülke talebidir. Gezi ülkeyi karanlığa boğan rantçı, piyasacı, kadın düşmanı siyasetin karşısında; eşitlikçi, paylaşımcı, doğayı ve emeği koruyan ve kadınların önde saf tuttuğu başka bir dünya mümkün diyenlerin sesidir. Gezi birlikte yaşama iradesinden, taleplerinden ve haklarından bir geri adım atmadan sürdürme kararlılığı gösterenlerindir. Gezi bizim demokrasi çığlığımızdır. Gezi, yalnızca bir direniş değil; özgürlük, adalet ve eşitlik için yazılmış bir destandır. Bugün bu destanın bir başka sayfasını yazıyoruz ve hala ilk günkü gibi gurur duyuyoruz.
TMMOB olarak tam 1000 gündür, Gezi İçin Adalet Nöbeti tutuyoruz. Bu nöbet, yalnızca bir anma ya da protesto değil; aynı zamanda vicdanımızın, hak arayışımızın ve toplumsal sorumluluğumuzun bir yansıması. Bu nöbet, yalnızca geçmişe bir saygı duruşu değil, aynı zamanda geleceğe bırakılan bir mücadele meşalesi. Gezi’de kaybettiğimiz genç fidanlarımızın, aramızdan koparılan dostlarımızın anısını yaşatmak, onların hayalini kurduğu adil bir ülkeyi inşa etmek için bu nöbet. Tutsak edilen dostlarımıza verdiğimiz sözdür bu nöbet.
Berkin Elvan, Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş, Medeni Yıldırım ve Ahmet Atakan... Bu toprağın vicdanında, yüreğimizde ve mücadelemizde yaşıyor. Gezi Direnişi, hayallerinizi, özlemlerinizi ve cesaretinizi bizlere miras bıraktı. Her nöbetimizde, her seslenişimizde adınızı haykırıyoruz.
Mücadelemiz yalnızca kaybettiklerimizi anmakla sınırlı değil elbet. Gezi Direnişine suç isnat etmek, onurlu direnişimizi lekelemek amacıyla iktidarın güdümündeki yargı mensupları tarafından verilen hukuksuz tutuklama kararının üzerinden tam 1000 gün geçti. 1000 gündür bitmeyen bir adalet utancına şahitlik ediyoruz. Haksız yere mahkum edilen, hapishane duvarlarının ardında seslerini özgürlükle buluşturmayı bekleyen dostlarımız Gezi’ye katılan milyonların sözcüsü olmuşlardır. Osman Kavala, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Gezi tutsakları yalnız değiller. Bizler, aynı idealde buluşan milyonlarca insan olarak onlarlayız. Zira, Hepimiz Oradaydık.
Herkesi bir kez daha Gezi’nin değerlerini hatırlamaya ve bu değerler etrafında birleşmeye davet ediyorum. Bugün Gezi’nin değerlerine sıkıca sarılmak, kaybettiklerimize, tutsak dostlarımıza ve geleceğin özgür Türkiye’sine olan borcumuzdur. Çünkü, Gezi, yalnızca bir anı değil; bir gelecektir.
İktidara seslenelim! Mesleki sorumluluğumuz gereği bilimin ve tekniğin yol göstericiliğinde toplumu aydınlatmak, doğamıza, tarihimize, yaşamımıza sahip çıkmak suç değildir. Bu siyasi zorbalıktan hemen vazgeçin, dostlarımızı derhal serbest bırakın.
Biz buradayız. Halka ait olan her şeyi korumak, kamu yararını savunmak mühendis, mimar, şehir plancılarının temel görevleri arasındadır. Haksız yere yargılananların sesi olmak, hukukun üstünlüğünü savunmak ve toplumun vicdanını harekete geçirmek için meydanlarda olmaya devam edeceğiz. Gezi’de hayatını kaybedenlerin anısını yaşatırken, onların hayalini kurduğu adil, eşit ve özgür bir Türkiye için mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz. Hiçbir dava, hiçbir karar, hiçbir güç bizlerin emekten, halkımızdan, ülkemizden, mesleğimiz ve bilimsel teknik doğrulardan yana duruşumuzu engelleyemez. TMMOB olarak arkadaşlarımızın yanında olmaya, doğru bildiklerimizi söylemeye, halkımızdan, ülkemizden yana kamu yararını savunacağız. Her zaman olduğu gibi, Gezi’nin ruhu yolumuzu aydınlatmaya devam edecek. Karanlığa asla teslim olmayacağız.
Dediği gibi Bertolt Brecht’in:
Kurtuluş Yok Tek Başına.
Ya Hep Beraber, Ya Hiç Birimiz!..
Dostlukla & Dayanışmayla
20.01.2025 - Yenigün Gazetesi





Yorumlar