top of page

Akbelen'den Cudi'ye Sorulacak Hesap Var

Güncelleme tarihi: 17 Haz


ree

 

“Ne şarap, ne sevda, ne yar adı, Daha tatlı kelime yok, yarından.” diyor Turgut Uyar.

Çünkü yarın umuttur, yarın güzel günlere dair özlemdir ve yarın motorları süreceğimiz maviliklerdir. Biz, umudu örgütleyip, dayanışmayı büyütmeye, mücadeleyi yükseltmeye devam edeceğiz. Çünkü biliyoruz ki, bugün mücadeledir, bugün yaşamaktır ve elbette yaşamak da direnmek.

Şöyle bir hafızamızı yoklayalım. 1980’lerde başlayan ve özellikle de son 20 yılda yoğun olarak devlet eliyle yapılan doğa talanları ve çevre mücadeleleri neler? Nelere direndik? Ve yurdun dört bir köşesinde hala nelere direniyoruz? Bu yazıya sığdıramadığımız var elbet. Yorumlara eklerseniz sevinirim.

Gezi’de direndik. Gezi Parkı’nın toplanma alanı olarak, yurttaşın kullanacağı park olarak kalması ranta değil yurttaşa açık olması için direndik. Kaybettiğimiz canlarımıza ve bugün itibariyle 469 gündür tutsak olan dostlarımıza da selam olsun.

Sao Paulo uçak gemisi İzmir’e gelmesin diye direndik.

Alibeyli Köyü’nde Hasanağa Bayırı’nın mera olarak kalması için direndik.

Hopa’da, Cerattepe’de direndik. Metin Lokumcu’ya da selam olsun.

Hasankeyf’de, Allianoi’de direndik.

İnciraltı için, Çeşme için, Buca Cezaevi alanı için direniyoruz.

Marmara Gölü için direniyoruz.

Filyos Vadisi ve Irmağı için direniyoruz.

Kanal İstanbul için direniyoruz 

Kaz Dağları için direniyoruz.

Akbelen için direniyoruz.

Sömürünün bitmesi için direniyoruz.

Üstünlerin hukukunun son bulması için direniyoruz.

Eşit işe eşit ücret olsun diye direniyoruz.

Bir arada, kardeşçe ve insanca yaşamak için direniyoruz.

Ekolojik yıkıma son vermek için direniyoruz.

Derelerimiz özgür aksın diye direniyoruz.

Kıyılarımızın, sahillerimizin halkın kalması için diye direniyoruz.

Tarım arazilerimiz, meralarımız, zeytinliklerimiz, ormanlarımız, su havzalarımız ve sulak alanlarımız ranta peşkeş çekilmesin diye direniyoruz.

Su hakkımız, gıda hakkımız, barınma hakkımız ve elbette yaşam hakkımız için direniyoruz.

Bu harami düzenin yıkılması için direniyoruz.

Her direniş bir nöbete dönüşüyor. Gerek kentlerde gerekse kırsalda yaşanan bu sistematik ekolojik yıkımları emek sömürüsünden ayrı düşünmemek gerek. İstihdam vaadi ile bir kısım yöre halkı kandırılmakta, toplumsal muhalefet sekteye uğratılmaya çalışılmakta. Her direniş ve nöbete kolluk kuvvetleri aracılığıyla sert müdahalelerde bulunulmakta ve sonucunda biber gazı, cop, göz altı ve açılan davalarla yöre halkına ve direnişçilere göz dağı verilmekte. Lakin ne baskılar ne de şiddet gözümüzü korkutmadı bugüne kadar. Bugünden sonra da işlemez. Doğru bildiklerimizi her platformda yüksek sesle ve inatla söylemeye, tarım arazilerimiz, meralarımız, zeytinliklerimiz, ormanlarımız, su havzalarımız ve sulak alanlarımız için, tüm canlıların yaşam alanları için ekoloji mücadelesinden bir geri adım dahi atmadan direnmeye, mücadele etmeye var gücümüzle devam edeceğiz ve elbet günü geldiğinde hepsinin hesabı tek tek sorulacak tüm sorumlulardan ve göz yumanlardan.

Yazımı naçizane bana ait bir şiirle bitireyim.


“Üç direnişim var benim bugünlerde

Özgürlüğüm için baskılara,

Yığılıp kalmamak için uykuya

Ve unutmamak için sana…”


Bu mücadelelerde direnen tüm canlara bin selam olsun.

Güzel günler için, motorları maviliklere sürmek için direnmeye devam…

Her Daim…


Dostlukla & Dayanışmayla


07.08.2023 - Yenigün Gazetesi 

 

 
 
 

Yorumlar


© 2025 by Turiakopurg

bottom of page